1 Aralık 2010 Çarşamba

Canım Bebeğim Dünyamıza Hoş geldin!

Tatlı bebeğim heyecanlı ve sonlara doğru biraz stresli olmaya başlayan bekleyişimiz bitti ve sen 15 Ekim 2010 günü 3 gün gecikmeyle dünyaya geldin. O son hafta bize 9 ay kadar zor geçti.


Diye yazmaya başlamıştım ama sen o kadar çok vakit alıyorsun ki bebeğim, bir daha da elim deyip yazamadım. Vakit alıyorsun ama bu vakit öyle doyumsuz öyle güzel ki, seni ne kadar izlesem doyamam.



Şu anda sepetinin içinde arada mıkırdananrak da olsa uyuyorsun ve ben bu sefer bu yazıyı tamamlamayı umuyorum. Uyuyuşuna bakarak bunun beş dakika mı 3 saat mi süreceğini kestirmek maalesef imkansız.



Seninle her an çok keyifli, hatta gaz sancılarıyla karnını çeke çeke ağlayıp, anneni babanı sana yeterince yardım edemedikleri için çaresiz hissettirdiğin anlar bile…



İlk günlerde memeyi tutmayı beceremiyordun pek, sen ememeyince benim göğüslerim şişiyordu ve bu sefer sen memeyi hiç tutamıyordun, ve ben seni yeterince doyuramadığım için çok kötü hissediyordum kendimi… Hatta hastaneden çıkmaya bile korktum, orada hemşirelerin desteği bana güven veriyordu çünkü, bu sebeple bir gün gecikmeli geldik evimize…

Sonra, emmeyi öğrendin  Tabi yine çok uzun sürüyor çünkü minik çene kasların çok çabuk yoruluyor, bir emiyor bir bırakıyorsun, ama annen sabırla bekliyor bitirmeni

(eveeet yine ağlamaya başladın, bakalım ertesi ne zaman….)



Günler sonra…

Batu’m benim,

Bugünlerde sen 6 haftalık bir bebek oldun, çok tatlısın ve günden güne büyüyorsun… Herkes seni o kadar çok seviyor ki, sevgi dolu, candan, pozitif bir çocuk olacaksın diye umuyorum.



Hafta sonu artık annenle baban seni çok gezdirdiğinden mi yoksa olacağı mı vardı bilmiyorum, ilk defa hasta oldun. Öksürüyor ve emdiğini kusuyorsun ve benim her seferinde içim gidiyor. Bu hastalıklar daha büyük hastalıkları savuşturuyordur diyerek kendimi avutuyorum. Ama o kadar tatlısın ki köhür köhür öksürürsek bile arada sana aşkla bakan anneciğin ve babacığına gülücük atmaktan gerş durmuyorsun…İnşallah, hemencik iyileşirsin…



Tatlı kuzucuğum benim, işte bu benim en sevdiğim fotoğrafmız....

8 Ekim 2010 Cuma

Artık yeni evimizde ve daha da heyecanla bekliyoruz Batu'yu

Bir haftadır yeni evimizdeyiz... Geçen cumartesi taşındık, daha doğrusu herkes taşındı ben daha çok yatarak, oturarak, uyuyarak olaya iştirak ettim. "Bundan sonra hep ben hamileyken taşınalım." diye şakalaşsam da, yok yok sağlık gibisi yok, insan işlerini başkası yaparken kendini çok aciz hissediyor. İşte taşınma ve yerleşme öykümüzden bir kare... Anne dinleniyor. Baba, İlhan Dayı'nın matkapla tavana açtığı deliğin tozlarını süpürgeyle çekerken, cam bir tencere kapağıyla da gözlerini koruyor :)


Artk, Batu'yu daha da heyecan ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Gerçekten çok az kaldı. Tıbba göre 3 gün sonra gelmeli ama benim oğlum sanki daha 1 hafta 10 gün gelmeyecekmiş gibi hissediyorum. Yarın doktor randevumuz var, bakalım doktorumuz ne diyecek.
Bu arada Zehra Ada Bebek 5 Ekim itibariyle hayatta, Batu ve Mert kardeşini bekliyor :) Tabi Aycan, Eda, ben tüm süreci beraber geçirince heyecanımız bir kat daha arttı...Artık bir an önce gelsinler de sevelim istiyoruz :)

23 Eylül 2010 Perşembe

Az kaldı!


Artık oğlumla ben işe gitmiyoruz, kah gezip kah evde dinleniyoruz. Eksikler tamamlandı, artık tek eksiğimiz Batu'muz... O da kendini eskisi gibi tekmelerle, aparkatlarla olmasa da gerinmeleriyle, ordan oraya kaymasıyla, bir de en az yarım saat süren hıçrıkıklarıyla hissettiriyor, ben de burdayım diyor :)

Bu arada Batucuk -1 aylıkken ilk defa sahne tozunu yuttu, Dilek Teyze ve Steven Amca'nın İstanbul Kültür Başkenti Etkinlikleri kapsamındaki "Just Pray" gösterisinde sahne aldı, alkışların büyüsüne kapılıp sanatçı olmaya karar verirse şaşırmamamız lazım :)


Bugün Batu'suz son evlilik yıl dönümümüzü kutladık. İnşallah seneye oğlumuzla kutlayacağız :)







21 Ağustos 2010 Cumartesi



Batucuk!
Azcık kaldı buluşmamıza, sen artık annenin kocaman karnının içinde kocaman (iki kiloluk) bir bebeksin.
Neredeyse her şeyin hazır, babanla artık kendimize bir şey almayı bıraktık, hep sana alıyoruz. Galiba birazcık abartmaya başladım ben. Baban zıbın almayı yasakladı mesela, çok olmuş, öyle diyor ama ben gene de dayanamıyorum.
Odan çok güzel oldu, ilk aylarda bizim odamızda uyuyacağın sepetin de öyle… Seni sağsalim kucağımıza alacağımız günleri iple çekiyoruz. Ben daha 20 Eylül’e kadar işe gideceğim ki sonra sen geldiğinde daha çok birlikte kalabilelim… Seninle şu günlerde son kez çalıştığım hastaneleri ziyaret edip, işleri devrediyoruz ve hastane çalışanları ile Ocak ayında tekrar buluşmak üzere vedalaşıyoruz.
Baban bu kez de iş için Pakistan’da… O da hamilelik boyunca uzaklara gitmek zorunda olduğu için çok üzgün. Sen gelirken buralarda olmasını umut ediyoruz.
Bugün sana ilk e-mail adresini aldım, Artık bir e-mailin var, adresi de batu.babayigit@gmail.com Hatta şimdiden bir de Facebook hesabın var. Şimdilik bizim arkadaşlarımız senin hakkında daha çok bilgi alabilsinler diye, büyüyünce istediğin gibi kullanmakta özgürsün hesaplarını
O kadar hevesli ve heyecanlıyız ki gelişin konusunda, sağlıklı mutlu bir bebek olman için dua ediyoruz. Seni çok seviyoruz…

22 Temmuz 2010 Perşembe

Batu Bebeğim Uyusun!

Bebişim, sen artık 28 haftalık, 1 kiloluk bir bebeksin ve ben seninle yaşamaya iyice alıştım. Hiç ayrılmasak yeridir diyeceğim ama yok yok biraz da dışarı çık da seni dışardan sevelim. Farkına varıyor musun bilmem ama seni sürekli seviyoruz babanla. Baban bir kere yüzümü öpüyorsa bir kere de karnımı öpüyor. Sen de artık sadece bana değil ona da hissettiriyorsun hareketlerini, ne zaman kulağını ya da elini dayasa karnıma hemen iletişime geçiyorsun babanla, bu da onu çok mutlu ediyor. İkimiz de seninle ilgili herşeyde çok heyecanlanıyoruz. Çünkü seni çok seviyoruz.
Bu aralar, arabada seninle sürekli Beethoven ve Mozart dinliyoruz. Ben en çok Mozartın Türk Marşını seviyorum. Çünkü onda Batu Bubu diyor :) Sen hele bir doğ da o zaman da dinleyeceğiz. Hem de o zaman sevip sevmediğini de bilebileceğiz. Şu anda müzik dinlerken attığın tekmelerin sebebini bilemiyoruz. Keşke seni anlamanın ve duygularımızı sana anlatmanın bir yolu olsa...
Bu aralar olabildiğince seninle yüzmeye yürümeye çalışıyorum. Yoksa halim yaman, kilolar hızla gelmeye devam ediyor. Dur bakalım, sen bir sağsalim doğ da bu kilolardan kurtulmanın bir yolunu buluruz inşallah...
Bir de sen gelene kadar şimdiden pratik yapmaya başladığımız ninnimiz var
Batu bebeğim uyusun
Melekler onu korusun
Annesinin kollarında
Dalsın güzel rüyalara....

Şimdiden seni uyutmak için antreman yapıyoruz :) Kavuşmaya 80 küsür gün kaldı :)

6 Haziran 2010 Pazar

Sayın Seyirciler! Ben bir erkekmişim meğersem!

Sevgili Bebeğim,
Son bir ayda ne kadar çok şey oldu, ama annen günün koşturmacasından çoğu zaman hamileliğini bile unuttuğundan bir türlü fırsat bulup da gelişmeleri yazamadı.

Bir kere, babamız 17 Mayıs itibariyle eve döndü :) Hayat onun için çok renkli her şey çok güzel, askeri hapishanenin sıkıcı, zorlayıcı duvarlarından sonra... Hala dilinde aynı laf, "Oğlumu dünyada askere göndermeyeceğim" Bakalım nasıl becerecek :)

Babanın geldiği hafta 18 haftalıktın, aslında 16. haftada küçük teyzenle gittiğimiz doktor ziyaretinde artık bir kız mı erkek mi olduğunu öğrenebilirdim ama ben bu heyecanlı haberi babanla beraber almak istedim. Gerçi teyzen doktor amcaya "Madem ablam bilmek istemiyor, gizlice bana söyleyin, ben ona söylemem." dediyse de doktor amca kendisi de bakmadı, ağzndan kaçırmamak için...

Baban gelince hemen doktora gittik, 20 Mayıs'ta senin, kıpır kıpır bebeğimizin, bir kız olduğunu öğrendik. Ben bu habere çok sevineceğimi sanıyordum ama babanın ne kadar erkek çocuk istediğini bildiğim için pek sevinemedim. Hal bu ki, benim en büyük hayalimdi, sana alacağım, kıyafetler, ayakkabılar, her türlü aksesuar... İnsan kendinden önce sevdiğini düşünüyor, bir kez daha farkettim...

Sonra sensiz, daha doğrusu senin içerde olduğun son tatilimizi yaptık Antalya'da... Seninle yüzmek güneşlenmek bana o kadar iyi geldi ki... Yaz hamileliğini sevdim :) Aslında ben hamileliği sevdim, bir de şu hıphızlı aldığım kiloları kontrol etmenin bir yolunu bulabilsem :(

Geçen perşembe günü, 3 Haziran'da ilk defa karnımdaki hareketini hissettim. Zaten şaşıp kalıyordum, bu kadar hareketli bir bebeği nasil olursa hissetmem diye... 3 defa tık tık tık vurdun karnıma, bir heyecanladım ki sorma! ben de sana aynı 3 tık tıkla yanıt verdim, mors alfabesi gibi :) Ama henüz seninle pek karşılıklı iletişim kuramıyoruz :) Gerçi ben yine de arabada yalnız giderken seninle muhabbet ediyorum. Gün içinde o kadar çok koşturmaca oluyor ki, ancak arabada başbaşa kalabiliyoruz...

Tam yüksek lisanstaki dersler bitiyor, biraz hamileliğime konsantre olabilicem diyordum ki bu sefer de bir audit haberi geldi... Yurt dışından gelecek teyzeler, annen ve ekibi işlerini düzgün yapıyorlar mı görmeye gelecekler Temmuz ayı gibi, yai kuzucuğum sen anne karnında yüksek lisans, dünya kadar seyahat derken, bir de bu stresli audit sürecini yaşamış olacaksın. Nasıl bir şey olarak çıkacaksın bilemiyorum. Şengo teyzen audit bulgularını bebeğe yazsınlar, doğunca çözer hepsini diyor.

Sonraaa, dün çok değişik bir şey oldu.. Babanın bir arkadaşı var. Gülçin Teyzen... Gülçin Teyzenin eşi bir kadın doğum uzmanı... Babanla bir de seni onun değerlendirmesi istedik ve ziyaretine gittik. Bize ne dese beğenirsin! meğerse sen bir erkekmişsin :) Şok olduk, sen beğendin mi bu durumu bilemedim, ama baban, Mehmet deden, Dilan Teyzen, büyük babanen bayıldı :) Ben hala şoktayım, kendimi hiç bir erkek annesi olarak düşünemiyorum, neyse sen gelene kadar alışıcaz :)


Bu da senin ilk kısa filmin, tatlı bebişimiz bir an önce Ekim gelse de seni kucağımıza alsak. Seni şimdiden çok ama çok seviyoruz...

11 Nisan 2010 Pazar

iki boy bir portre fotoğrafı :)

Doktorumuz Remzi Bey sağolsun, her gidişimizde bebeğin ultrason görüntülerini veriyor ama tembellik edip bir türlü tarayamadığımdan buraya koyamamıştım. 12. haftada ikili test için son gidişimizde, "Dur bak babaya bir süpriz yapalım da CD hazırlayalım." deyince çok sevindim. Gerçi ben CD'den video çıkıcak sanıp, fotoğraflarla karşılaşınca biraz üzüldüm ama buna da şükür. Çünkü bebek son ultrasonda o kadar hareketliydi ki, bunu Utku'nun da görmesini çok isterdim, acayip akrobatik hareketler yapıyordu şimdiden) (Bu arada ikili testin ultrason kısmı, gayet iyi. Bebeğimizin burun kemiği, iki elinin tüm parmakları, midesi, böbrekleri var. Ense kalınlığı Down Sendromu riskini çok düşük tutuyor. Haftaya kan testi sonuçları ile birlikte bu riskin tam olarak ne kadar olduğunu öğreneceğiz.
İşte karşınızda Bebek Babayiğit: